ÜYE GİRİŞİ ÜYE OLMAK İÇİN ALTTAKİ LİNK İ TIKLA

PASİNLER

pasinler fotoğraflar
pasinler manzaralar
pasinler resimler
pasinler görüntüler
pasinler video
pasinler spor
pasinler haber
pasinler harita
pasinler çermik
pasinler acı çamur
pasinler kale
pasinler alvarlı efe
pasinler fatullah hoca
pasinler turizm
pasinler pansiyon
pasinler otel
pasinler yurt
pasinler konaklama
pasinler konut
pasinler emlak
pasinler daire
pasinler lojman
pasinler toki
pasinler satılık
pasinler kiralık
pasinler arsa
pasinler sağlık
pasinler hastahanesi
pasinler devlet hastahanesi
pasinler kaymakamlık
pasinler belediye
pasinler nüfus
pasinler emniyet
pasinler meb
pasinler eğitim
pasinler okul
pasinler kurs
pasinler lisesi
pasinler ekonomi
pasinler sanayi
pasinler ticaret
pasinler tarım
pasinler hayvancılık
pasinler patates
pasinler dağları
pasinler akarsuları
pasinle ova
pasinler doğa
pasinler gezi
pasinler tatil
pasinler ulaşım
pasinler iklim
pasinler kültür
pasinler sanat
pasinler 
PASİNLER İLÇE TARİH
 Aşağı ve Yukarı Pasin Köylerinin kaza merkezi olan Erzurum’a bağlı Pasinler ilçesinin tarihi M.Ö. 4000 li yıllara kadar dayanmaktadır. Urartular döneminde önemli bir yerleşim yeri olan Pasinler, daha sonraki dönemlerde Kimmerler'in egemenliğine girmiştir.
 İskitler'e bağlı Phassisler son derece verimli olan bu bölgeye yerleşerek isimlerini vermişlerdir. Böylece Phasis'lerin memleketi anlamına gelen "Pasin" sözcüğü ortaya çıkmıştır. Roma İmparatorluğunun Anadolu’yu hakimiyeti altına alması ile beraber aşağı ve yukarı Pasin coğrafyasında "Basean" adıyla kurulan kantonluğun başşehirliğini yapmış olan Pasinler ilçesi; miladi 8. asırda Hazar Türkleri ile Araplar arasında Kafkaslar'a hakim olmak için yapılan mücadelelere sahne olmuştur. 9.asırdan itibaren Anadolu üzerine yapılan akınlar neticesinde bu bölge Oğuz Türkleri'nin hakimiyetine ve ardı sıra Erzurum’a hakim olan Türkler'in eline geçmiştir. Pasinler Savaşı;
 Büyük Selçuklu Devletini Azerbaycan Valisi Olan İbrahim Yınal'ın Bizans’ın doğu sınırını geçerek Artze- Erzen ( Şimdi: Garaz)de Bizansı büyük bir yenilgiye uğratması üzerine Bizans’ın ,Theodisipolis(Erzurum) Valisi; Ermeni, Rum ve Gürcüler'den oluşan bir ittifak kurarak kaputru( Rumca Kapetru denilen )'ya geldiler ( o Tarihte Hasan Kale'si yerinde Rumca'da Kaput-rud ,yani gök-su denilen Kaputru bulunmaktaydı.) İbrahim Yınal komutasındaki Selçuklu Ordusu, ittifak ordusuyla yaptığı bu savaşı kazanarak Doğu Anadolu ve beraberinde Hasankale'yi de Türk denetimine almışlardır.
 Anadolu üzerine yapılan akınlar ve Malazgirt Zaferinin kazanılması ile Hasan Kale tamamen Türk denetimine girmiş Erzurum ve çevresinde olduğu gibi Hasan Kale, Saltuklu Devleti'nin hakimiyetine girmiştir.1202 de Anadolu Selçuklu Devletine bağlanan Hasan Kale, Anadolu Selçuklu Devletinin, Kösedağ Savaşını kaybetmesi ile,ilhanlı Devletini hakimiyetine;İlhanlı Devletinin akbinde Sutaylılar'ın egemenliğine girmiştir. Hasankale de bulunan ve Hasan Baba dağının Güneyinde bir tepe üzerine kurulan Hasan Kalesi Sutaylı Hacı Togay oğlu Hasan tarafından Kaputrut Kalesinin yerine inşa ettirmiş ve mezarının da kalenin içerisine defnedilmesinden dolayı Hasan Kale ismini almıştır. Sutaylı hakimiyetinden sonra Hasan Kale sırasıyla Karakoyunulu, Timur,Akkoyunlu Safevi, son olarak ta Osmanlılar'ın hakimiyet kurduğu Doğu-Batı göç ve ticaret yolları üzerinde olması nedeni ile stratejik bir önem arz etmiştir. Hasankale Osmanlı İmparatorluğu döneminde tarihinin en parlak dönemini yaşadığı gibi Anadolu’nun birçok yerinde olduğu gibi büyük acı ve çileler yaşamıştır
Osmanlı Devletini 1914’te I. Dünya Savaşına girmesi ile Rus Ordularının Doğu Anadolu ya yaptığı saldırılarda savunma cephesi durumunda olmuş ayrıca Sarıkamış ileri harekatında da Hasan Kale geri karakol görevi ve 3.Ordu hastanelerinin bulunması itibari ilede önem arz etmektedir. Hasan Kale, 1877-1878 Osmanlı – Rus savaşı sırasında istilaya uğramasına rağmen tarihini en acı sayfalarını 1914-1920 yılları arasında yaşamıştır. Osmanlı Devletinin Sarıkamış’ta ağır bir yenilgi alarak geri çekilmesi sonucu Hasan Kale, Rus işgaline uğramış; Rus ordusunda gönüllü olarak savaşan Ermeni çetecileri, Hasan Kale ve çevre köylerinde adeta Osmanlı İmparatorluğunun kendilerine gösterdiği hoş görüye rağmen katliam yapmaya başlamışlardır. 1915-1920 yılları arasında binlerce Hasan Kaleli sadece Türk oldukları için katl edilmiştir En büyük katliamlar YastıkTepe( Ketvan) ,yeni köy,Tımar Eğilmez(Sülügü) ve bu gün ilçe olan Köprüköy de yaşanmıştır. Birinci Dünya Savaşı sonunda Ermeni işgalinden kurtuluşu 13 Mart 1918'dir. 54 yılında Horasan, 1991 yılında Köprüköy Hasankale'den ayrılarak ilçe olmuşlardır.
PASİNLER İLÇE COĞRAFYA
 YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ Pasinler ilçesi sınırları içindeki, yeryüzü şekilleri; Doğu Anadolu Bölgesinin bu bölümünde, jeolojik çağlarda etkili olan iç ve dış kuvvetlerin izlerini taşır. İç kuvvetlerin etkili olduğu dönemlerde ; Pasinler Havzası oluşmuş, faylanmalara bağlı olarak volkanik kayalar çevreye yayılmıştır. Yöredeki sıcak su kaynakları ve tarihi devirlerden beri devam eden depremler, hep bu iç kuvvetlerin eseridir. Ova ile çevre dağlık alanlar arasındaki yükselti farkının (1500 m) fazla olmasının nedeni de bunlardır. İlçenin ana guruplarıyla yer şekillerini iki kısımda incelemek mümkündür; Çevredeki yüksek alanlar : Yukarı Aras Havzası akaçlama alanı su bölümü çizgilerini oluşturan doruklardan başlayarak, Pasinler ovasına doğru alçalan yamaçlarda sona erer. Kuzeyde Kargapazarı yüksek kütlesinde; dağlar, platolar ve tepelerden oluşur. Plato karakteri taşıyan bu kuşağın en yüksek yeri 3145 m ile Çamlıyurt tepesidir. Andaizt ve bazalt gibi volkanik kayaların yığılmasıyla, kütlevi ve plato görünümü kazanmış bir dağdır. Bu dağlar, Güneybatı doğrultusunda uzanarak
 Palandöken Dağlarıyla birleşir. Birleşme yeri, Erzurum Ovası ile Pasinler Ovası'nı birbirinden ayıran Deveboynu eşiğidir. Pasinler Ovası'nın Güneyinde çerçeveyi teşkil eden kütleler, Palandöken Dağlarının doğuya doğru devamı olan Şahvelet Dağlarıdır. Yer şekilleri bakımından Kargapazarı Dağları ile benzerlik gösteren bu ünite, Pasinler Ovası'na geçiş bölgesinde tepelik alanlarıyla çeşitlilik gösterir. Pasinler Çayı Havzası (Pasinler Havzası) sınırları içindeki yüksek sahalar, sadece dağlık alanlardan ibaret değildir. Yer yer dağlarla karıştırılan yüksek düzlükler ve akarsularla derin bir şekilde yarılmış plato düzlüklerini, ovanın kuzeyinde ve güneyinde görmek mümkündür. Bu bölümdeki diğer önemli vadiler ise ; Tımar Çayı ve Miyadin Çayı vadileridir. Tımar Çayı Vadisi'nde, yakın zamanda hizmete girmiş Demirdöven Barajı gölü suları toplamıştır. Havza tabanı : Pasinler Havzası'nın tabanını teşkil eden, Pasinler Ovası'nın alanı yaklaşık olarak 350 km kareyi bulur. Volkanik kökenli Deveboynu Eşiği ile (1950 m) Erzurum ovasından ayrılmış olan, 1600 - 1700 m yüksekliğinde bir graben olup, alüviyal dolgu ovasıdır.
PASİNLER İLÇE İKLİM
 İKLİM Denizden yüksekliği 1740 m. olan Pasinler ilçe merkezinin yıllık ortalama sıcaklığı 5.6 ºC' dir. Pasinler, Erzurum'a göre yazların daha sıcak, kışların ise soğuk ve dolayısıyla da karasallığın daha şiddetli olduğu bir yerleşmedir. Pasinler' de, ana hatları ile Doğu Anadolu karasal iklim tipi etkili olmaktadır. Kışlar uzun, soğuk ve az yağışlı, baharlar kısa yağışlı ve az belirgin, yazlar ise kısa sıcak ve kuraktır.
 PASİNLER İLÇE AKARSULAR
 AKARSULAR
 Pasinler'in belli başlı akarsuları şunlardır: Badivcan Çayı (560lt/sn lik akım değeri), Büyükdere(880lt/sn akım değeri), Müceldi Çayı ( 1200 lt/sn), Pasinler Çayı (2700 lt/sn).
PASİNLER İLÇE NÜFUS
 NÜFUS
2000 yılında Pasinler ilçe nüfusu 44.464 iken 2008 yılı adrese dayalı nüfus kayıt sistemine göre nüfus 34.353' e, 2010 yılı adrese dayalı nüfus kayıt sistemine göre ise 31.763' e düşmüştür. Nüfus değişmesinde; Ekonomik nedenler ve iklim şartları dolayısıyla büyük şehirlere doğru göçlerin yoğunluğu etkili olmuştur.
Bizans ve Gürcü kuvvetleri Pasinler çevresinde akınlarda bulunan Musa Yabgunun oğlu Hasan Bey komutasındaki Selçuklu birliklerini pusuya düşürdüler. Zap Suyu yöresindeki savaşta Hasan şehit oldu. (1047/8). Tuğrul Bey bu duruma epey üzüldü. Hasanın intikamını almak için İbrahim Yınal ve Kutalmışı görevlendirdi. İki komutan Erzuruma doğru ilerlediler. Bizans, Gürcü ve Ermenilerden oluşan düşmanı Pasinler Ovasında karşılayan Selçuklular büyük 1 zafer kazandılar (1048). Gürcü Kralı Liparit tutsak alındı.Pasinler Savaşı düzenli Selçuklu ordularının Anadoluda kazandığı ilk büyük cenk olması için önemlidir. Daha önceki devrede mücadele vur kaç taktiği güden Türkmenler tarafından gerçekleştirilirken, bu savaşta Selçuklu hanedanına mensup kişilerin komutasındaki ordu kullanılmıştır. Nitekim Bizans yenilgiyi kabul ederek Selçuklu devletiyle sulh anlaşması yapar. Bu barışa göre Bizans imparatoru, IX. yüzyılda yapılan yalnız sonraları yıkılan İstanbuldaki camiyi onarım etmeyi ve burada Tuğrul Bey adına hutbe okutmayı kabul eder. yalnız vergi vermeyi reddeder.Tuğrul Beyin Anadolu Seferi: Vergi ödemeyi reddeden imparatorun Doğu Anadoluya ordu sevk etmesi üzerine Tuğrul Bey bizzat sefere çıkar (1054). Erciş, Bayburt, Kemah ve Erzincan ele geçirilir.
Alp Arslanın Büyük Selçuklu tahtına geçmesiyle ile, Anadoluya yapılan akınlar tekrar sürat kazanmıştır. Nitekim Alp Arslan 1064 yılında büyük 1 orduyla Azerbaycana gelir. Gürcistanı bütünüyle fetheder. Doğu Anadolu sınırlarındaki Bizans idaresini kabul etmiş birtakım Gürcü ve Ermeni prensliklerini kendine bağlar. Devrin en kuvvetli surlarına sahip olduğu için fethedilemez denilen Ani Şehrini ele geçirir (Ağustos 1064). buna ilave olarak Kars ve Van da Türkler tarafından alınır.1066 yılından itibaren Gümüştegin, Afşin, Emir Sanduk gibi ünlü Türk komutanları Anadoluya akınlar düzenler. Bu akınlarda Türk kuvvetleri Orta ve Güney Anadoluyu baştan başa geçer ve birçok şehri ele geçirir.Bizansın Karşı Tedbirleri: Bu sırada Bizans iç karışıklıklar ve taht mücadeleleri birlikte karşı karşıya idi. Türk akınları karşısında âciz kalan Bizans, Anadolunun elden gitmekte olduğunu görüyordu . Bu kötü gidişe dur demek için dul imparatoriçe, Kayserili 1 general olan Romanos Diogenes birlikte evlenmek zorunda kaldı. böylelikle Romanos Diogenes (Roman Diyojen) Bizansın yepyeni imparatoru oldu (Ocak 1068). İmparator Anadoluya geçerek, Selçuklulara karşı büyük 1 ordu hazırlamaya başladı. Daha önce de Anadoludaki birçok Bizans kaleleri yenilenmiş ve ordunun ihtiyaçları için zahire ve mühimmat toplanmıştı .Nihayet imparator Anadoluya birbiri ardına 2 sefer düzenledi. yalnız Emir Afşin başta olmak üzere diğer Selçuklu komutanları, bu kalabalık ordu seferdeyken, Ege kıyılarına kadar birçok akınlar yapmakta , Konya, Afyon, Denizli gibi şehirleri tahrip etmekteydiler.(1068-69) İmparator yaklaşan kış için İstanbula geri dönmek zorunda kaldı.
İmparator Diogenes, Türklere son ve kesin 1 darbe vurmak istiyordu. Bu sebeble 200 1000 karakter büyük 1 ordu hazırladı. Bu ordu da Ermeni, Gürcü ve ücretli Frank, Norman, Rus kıtalarının yanı dizi, Türk soyundan Uz ve Peçenek kuvvetleri de bulunmaktaydı. Nihayet Bizans ordusu doğuya doğru sefere çıktı. Bu sırada Alp Arslan, Mısır seferine çıkmıştı. Henüz Halep kuşatmasında bulunuyordu. Bizans ordusunun ilerleyişini duyunca süratle geri dönmeye karar verdi. ihtiyar ve yorgun askerlerini bırakarak emrindeki dinç kuvvetlerle Ahlata geldi. Birkaç defa sulh teklif ettiyse de bunu Alparslanın korkusuna yorumlayan Romanos Diogenes, barışı reddetti. bundan sonra cenk kaçınılmazdı.Devrin kaynaklarına göre Bizansın 200 binlik ordusuna karşı, Selçuklu kuvvetleri 50 1000 kadardı. Bizans ordusundaki Peçenek ve Uz askerleri, karşılarındakinin Türk olduğunu görünce Selçuklu tarafına geçmişlerdi . İki ordu Malazgirt Ovasında mevzilendi. İslâm ülkelerinin bütün köşesinde, Alp Arslanın zafer kazanması için hutbe okunuyor, yakarış ediliyordu. Nihayet Alp Arslan ordusu birlikte cuma namazını kıldıktan sonraları askerini hayli etkileyen, coşkulu 1 konferans yaptı; şehit düşerse üstündeki ak elbisenin kefeni olduğunu, onunla gömülmesini vasiyet etti. sonraları eski Türk geleneğine uyarak atının kuyruğunu bağladı ve ordusunun başına geçti. (26 Ağustos 1071)Alp Arslan sayıca epey üstün olan Bizans kuvvetlerine karşı Türk cenk taktiği olan „Turan taktiğini başarıyla uyguladı. Askerlerin 1 kısmı cenk alanının 2 yanındaki tepelerde pusuya yattı. Diğer güçler düşmana saldırdı ve kaçar gibi yaparak geri çekildiler (sahte ricat). Türklerin bozguna uğradığını zanneden Bizans kuvvetleri disiplinsiz 1 biçimde Selçuklu kuvvetlerini takibe başladı ve merkezden bayağı ayrıldılar.
Pusuya doğru çekilen Bizans ordusu, bu tuzağı geç fark etti. Geri çekilmeye çalıştıkları sırada Ermeniler ve yedek güçler cenk alanından kaçtılar. bütün anlamıyla çembere alınan Bizans ordusu, akşama kadar süren Türk hücumlarıyla âdeta yok edildi. İmparator yaralı bi şekilde ele geçirildi (26 Ağustos 1071).Alp Arslan, imparatorun umduğunun aksine, ona epey iyi muamele etti; saygı gösterdi. Aralarında yapılan anlaşmaya göre, imparator kurtuluş akçası (fidye) karşılığında serbest bırakılacaktı. buna ilave olarak Bizansın elindeki her Müslüman tutsaklar salıverilecek ve Selçuklulara yıllık vergi ödenecekti. yalnız Türk askerlerinin eşliğinde memleketine gönderilen Romanos Diogenes tahtından indirildi. Gözlerine mil çekilerek hapse atıldı. Yerine geçenler bu anlaşmayı tanımadılar. Bunun üzerine Türk komutanlara Anadolunun fethinin tamamlanması emri verildi.
 TARİHİ ESERLER Asırlar önce başlayan yaşamsal devinimin ortaya koyduğu birikimden beslenen Hasankale, Bizans, Selçuklu, İlhanlı, Saltuklu ve Osmanlı tarihinde önemli bir yere sahip. İlçenin tarih sahnesine çıkışı da Kale’nin inşası ile başlar. Hasan Dede Dağı’nın en uç noktasındaki sarp kayalar üzerine, stratejik bir konumlandırma ile inşa edilen kalenin dış surları bugüne kadar ulaşamamışsa da iç surlar bütün ihtişamı ile ilçeye gelenleri karşılıyor. İlçede günümüze gelebilen tarihi eserler arasında; Hasan Kale, Ulu Cami, Süleyman Han Camisi, Sıvaslı Camisi, Gülperi Hatun Kümbeti, Ferruh Hatun Kümbeti, Alaaddin Ali Türbesi ve Dervişağa Köprüsü bulunmaktadır. Hasankale Kurucusunun adını taşıyan kalesidir. Hasanbaba Dağı'nın hemen güneyindeki sarp bir tepe üzerinde yer alan Hasankale, 1336 - 1339 tarihleri arasında inşa edilmiş olup, daha sonraki dönemlerde bir çok tamiratlar geçirmiş olan bir İlhanlı eseridir. Kalıntılardan üç kat olduğu anlaşılan kale surları büyük ölçüde tahrip olduğundan, restore edilerek turizme 2000 - 2001 yıllarında kazandırılmıştır.
İç kale içerisinde, Kanuni Sultan Süleyman'ın yaptırdığı cami, IV. Murat adına yaptırılan kasr ve dizdar ikametgahı büyük ölçüde tahribe uğramış olup, günümüze sadece duvar kalıntıları ulaşabilmiştir. Ulu Camii Erzurum Pasinler Ulu Camiyi Sancak Beyi Kasım Bey 1554’de yaptırmıştır. Cami 1835 yılında onarılmış, bu nedenle orijinal üslubundan uzaklaşmıştır. Cami dikdörtgen planlı olup içerisindeki ahşap sütunlarla ile iki sahna ayrılmıştır. Yapımında moloz taş kullanılmıştır.Üzeri toprak damla örtülüdür. Mihrap nişi bitkisel motiflerle bezelidir.Yanındaki taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli tek şerefeli minaresi bulunmaktadır. İbrahim Hakkı Camii Cihanşümül mertebede önemli bir şahsiyet olan Hasankale'li İbrahim Hakkı Hazretleri adına, ilk defa mescid olarak inşaa edilmiştir. İbrahim Hakkı Mescidi'nin ilk inşa tarihi bilinmemektedir. XIX. yüzyılda İbrahim Hakkı Mescidi'nin yerine, günümüzde aynı adı taşıyan modern bir cami ve külliye inşa edilmiştir. Sivaslı Camii Pasinler ilçesindeki Sivaslı Camisi’ni kitabesinden Sivaslı İbrahim Efendi tarafından l388 yılında yaptırıldığı öğrenilmektedir. Dikdörtgen planlı moloz taştan yapılan caminin üzeri toprak damla örtülüdür. Mimari yönden özelliği değişik dönemlerde yapılan onarımlarla kaybedilmiştir. Cami içerisinde mimari özelliği olan yalnızca ahşap minberidir. Yanındaki minaresi kesme taş kaideli olup yuvarlak tuğla gövdeli ve tek şerefelidir. Emir Şeyh Camii Kendi adını verdiği mahallede, Sivaslı Camii'nin 50 metre kadar batısında, evler arasına sıkışmış bir camiidir. İlkin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmeyen camiinin orijinal özellikleri tamamıyla kaybolduğu için bir değerlendirme yapmak mümkün değildir. Ancak XVII. yüzyıldan kalmış olabileceği tahmin edilmektedir.
 Hasankale’yi cihanşumül mertebede önemli hale getiren ise bağrından çıkardığı tefekkür ve tasavvuf dünyasının değerli şahsiyetleridir. Kitleler tarafından en çok bilinenleri, İbrahim Hakkı Hz., Alvarlı Lütfü Efe Hz. ve Fethullah Gülen’dir. Ayrıca ünlü hiciv ustası Şair Nef’i de Hasankale’nin ünlü şahsiyetleri arasındadır. İbrahim Hakkı Hazretleri 18 Mayıs 1703 yılında Erzurum'a bağlı Hasankale'de dünyaya gelmiştir. Küçük yaşlarda annesini ve daha sonra babasını yitiren İbrahim Hakkı, bir süre amcasının yanında kalmış, bu süre içinde eğitimine devam etmiştir. 1747 tarihinde İstanbul'a gelerek Sultan I. Mahmut ile görüşmüştür. Yeniden Erzurum'a dönen İbrahim Hakkı, sürekli olarak dinî ve bilimsel konularla ilgilenmiş ve 1780 yılında rahatsızlanarak aynı yılın 22 Haziran günü vefat etmiştir. Manzum ve düz yazı toplam on beş eser yazmış olan İbrahim Hakkı'nın en önemli eserleri Divan ve Marifetname'dir. Erzurumlu İbrahim Hakkı, astronomi, fizik, psikoloji, sosyoloji, ve din ile ilgili pek çok çalışmalar yapmıştır. Tasavvufî konularla birlikte, fen bilimleri hakkında da geniş bilgileri kapsayan Marifetname adlı eseri, ansiklopedik bir özellik taşımaktadır. 1757'de tamamlanan Marifetname, yalın ve halkın anlayabileceği bir dilde yazılmıştır. Yazarın söylediğine göre, Marifetname 400 kitaptan yararlanılarak yazılmıştır. Bu kitapta ilk defa bir alim
tarafından güneş sistemi ('hey'et-i cedide') anlatıldı. Alvarlı Lütfü Efe Hazretleri Muhammed Lütfi Efendi Hazretleri, İbrahim Hakkı Hazretleri gibi Erurum’un yetiştirdiği önemli şahsiyetlerden biridir. Erzurum halkı arasında ‘Alvarlı Efe Hazretleri’ adıyla bilinir. Alvarlı Efe, hemen her Erzurumlu'nun gönlünde gerek mısralarıyla, gerekse menkıbeleriyle taht kurmuş, saygı ve sevgiyle anılan, manevî huzurunda saygıyla eğilinen gönül erlerindendir. Muhammed Lütfi Efendi, Hoca Hüseyin Efendi’nin oğludur. Annesi Hasankaleli Mazlumoğlu Hacı Emin Efendi’nin kızı Hatice Hanım’dır. Lütfi Efendi, H. 1285 yılında Hasankale’nin Kındığı köyünde dünyaya gelmiştir. İlk tahsilini babası Hoca Hüseyin Efendi’den tamamlayan Efe Hazretleri, H. 1307’de 22 yaşında iken Hasankale’de Sivaslı Camii’ne imam olmuştur. Bu imamlığı esnasında ilmî yeteneği ve güzel ahlâkıyla âlimlerin, eşrâfın ve bütün halkın takdirini kazanan Alvarlı Efe, aynı yıl babasıyla birlikte Bitlis’e giderek Hoca Pir–i Küfrevi hazretlerine intisap etmiştir. Bir müddet sonra Küfrevi Hazretleri'nin seçkin bir halifesi olarak Hasankale’ye dönmüştür. Daha sonra Erzurum (merkez)’un Dinorkom köyüne dönen Alvarlı Efe Hazretleri, 1. Dünya Savaşı’na kadar burada kalmış, Rusların Erzurum’u işgali üzerine, pederiyle birlikte Erzurum’a göçerek, babasını Erzurum’a bırakıp, kendisi imamlık göreviyle Yavi nahiyesine gitmiştir. Rus istilası müddetince burada kalmış, Ermenilerin katliam başlatmaları üzerine kendi köyünden ve çevre köylerden topladığı 60 kişilik bir müfrezeyle Rusların karargah deposu olan köye, Ermenilerin de o köyde bulundukları bir gün saldırmış, Ermenileri püskürterek Oyuklu köyünün yanıbaşında Rusların yığdığı depoyu teslim almıştır. Ancak müfrezenin depoyu yağmalamasına engel olamamış ve dolayısıyla da Ermenileri istediği gibi takip edemeyen Efe Hazretleri, yanında kalan birkaç kişiyle, Ermenileri takip eder gibi davranarak, Haydar boğazındaki Zergideler köyünde Türk ordusuna iltihak etmiş, orduyla birlikte gün doğarken Erzurum’a girmiştir. Doğruca babasının kaldığı eve koşmuş, ancak onu, Ermeniler tarafından kafasına tüfek dipçiğiyle vurularak ağır yaralanmış bir hâlde bulmuştur. İkindiye kadar babasıyla meşgul olmuş, akşama doğru vefat eden babasını, Kavakkapı kabristanına defnetmiştir. Alvarlı Efe Hazretleri, Erzurum’un kurtarılmasından sonra tekrar Hasankale’ye dönmüştür. Kendisine teklif edilen Hasankale Müftülüğü görevini kabul etmemiş, yakındaki Alvar köyü halkının istirhamı üzerine, oraya giderek 24 yıl orada vazife yapmıştır. Bundan dolayı halk arasında, ‘Alvarlı Efe’ adıyla meşhur olmuştur. 1939 yılında prostat hastalığına yakalanan Alvarlı Efe, tedavi için Erzurum’a gelmiş, doktorların şehirden ayrılmasının uygun olmayacağını söylemeleri üzerine, köy halkından izin isteyerek, Erzurum’da Mehdi Efendi mahallesinde kiraladığı bir eve yerleşmiş, irşat ve ilmî faaliyetlerine burada 16 yıl devam etmiştir. 12.3.1956 yılında Erzurum’da vefat etmiştir. Cenazesi kalabalık bir cemaat eşliğinde Alvar köyüne götürülüp orada toprağa verilmiştir. Fethullah Gülen 27 Nisan 1941; Pasinler doğumlu, vaiz ve yazar. 50'yi aşkın kitabı, çeşitli dergilerde makaleleri ve birçok vaazı yayımlanmıştır. Arapça, Farsça, ve Osmanlı Türkçesi bilmektedir. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın kurucuları arasındadır ve vakfın onursal başkanıdır.1999 yılı Mart ayında sağlık sorunlarından dolayı Amerika Birleşik Devletleri'ne giden Gülen, o tarihten bu yana ABD'nin Pensilvanya eyaletinde yaşamaktadır. Fethullah Gülen, İslam'ın Sünni-Hanefi görüşlerini Said Nursi'nin görüşleri ve kitapları Risale-i Nur ışığındagünümüze göre tekrar yorumlayan bir İslam düşünürüdür. Bu yorum ekseninde oluşan ve toplumun bazı kesimlerinden destek bulan Gülen Hareketi'nin fikrî önderidir. Eğitim ve dinlerarası diyalog konusundaki uygulama ve fikirleri nedeniyle aralarında filozof ve sosyal bilimcilerin de bulunduğu kişiler tarafından çağdaş İslam düşüncesine yön veren önemli bir düşünür olarak kabul edilmektedir. 28 Şubat süreci devam ederken 1999 yılı Haziran ayında ulusal televizyon kanallarında yayınlanan bazı video görüntüleri Türkiye'deki, laik düzen yerine şeriata dayalı bir İslam devleti kurmak için taraftarlarını teşvik ettiği suçlamalarına neden oldu. Bunun üzerine, 22 Ağustos 2000 tarihinde aleyhinde dava açılmış, 2006 yılında bu davadan cürüm ve şiddete başvurarak teşekkül oluşturduğuna dair delil olmadığından beraat etmiş, bu karar 2008 yılında Yargıtay Ceza Genel Kurulunca oybirliği ile onanmıştır. Fethullah Gülen, 2008 yılının Haziran ayında Foreign Policy ve Prospect dergilerinin internet üzerinden gerçekleştirdiği ortak anket sonucunda, Dünyanın ilk 100 entelektüeli listesinde bir numara seçilmiştir. Şair Nef'i 17. yüzyıl Osmanlı şairlerindendir. Kasidede gerçek bir varlık göstermiş ve gerek kendi zamanında, gerekse sonraki yüzyıllarda kaside yazan bütün şairlere etki etmiştir. Asıladı Muhammed olan Nef'i 1572 yılında Erzurum'un Hasankale'sinde doğdu. Bundan dolayı devrin kaynakları Nef'i'den Erzenü'r-Rumî diye söz ederler. Babası ülkesinin etrafından Sipahi Mehmed Bey diye anılan bir kişidir. Daha küçük yaşlardan itibaren güçlü bir eğitim gördü. Öğrenimini Hasankale'de yapmış, sonra Erzurum'a gelerek devam ettirmiştir. Burada Türk edebiyatının ünlü eserlerini okudu, Arapça ve Farsça öğrendi. Nef'i Erzurum'da öğrenimini sürdürürken genç yaşında şiir yazmaya da başlamıştır. İlk mahlası Zarrî "zararlı"dır. 1585 Erzurum defterdarı olan Gelibolulu Müverrih Ali, şiirlerini görmüş, beğenmiş ve bu genç şaire Nef'i "nafi, yararlı" mahlasını vermiştir. Padişah I. Ahmet zamanında İstanbul'a geldi. Devlet hizmetine girdi ve bir süre farklı memurluklarda çalıştı. Daha sonraları II. Osman ve IV. Murad dönemlerinde yıldızı parladı ve sarayla yakın bir ilişki kurdu. Hicviyeleri ile bilinen Nef'î yazdığı hicivlerle dönemin birçok isminin nefretini ve öfkesini üstüne çekti. Dönemin müftüsü Nef'i yi öven ancak içeriğinde Nef'i ye kâfir diyen bir beyit söylemiştir. Nef'i de buna karşılık olarak; "Müftü efendi bize kâfir demiş Tutalım ben O'na diyem müselman Lâkin varıldıktan ruz-ı mahşere İkimiz de çıkarız orda yalan" diyerek cevap vermiştir. Yine bir başka dörtlüğünde kendisine kelp (köpek) diyen Tahir Efendi'ye karşılık verir; "Tahir Efendi bana kelp demiş İltifadı bu sözde zahirdir Maliki mezhebim benim zira İtikadımca kelp tahirdir" (tahir temiz anlamına da gelmektedir.) Yine de uzunca bir süre IV. Murat tarafından korundu, daha sonraları IV. Murat kendisinden hiciv yazmamasını rica etti. Her ne kadar Nef'î padişah IV. Murat'a bu konuda söz verse de, kalemini durduramayıp Vezir Bayram Paşa hakkında bir hicviye kaleme aldı. Bu hicviyesinden ötürü, 1635 yılında, sarayın odunluğunda kementle boğularak öldürüldü. Sonra cesedi İstanbul boğazı'nda denize atılmıştır. Halk arasında Nef'i efendinin ölümü hakkında şöyle bir rivayet geçmektedir: Nef'i çok iyi bir şair olduğu için infazından vazgeçilmiştir.Padişaha gönderilecek belge yazılırken Nef'i de oradadır. Belgeyi bir zenci yazmaktadır ve kâğıda mürekkep damlatır. Nef'i de bu olay üzerine "Mübarek teriniz damladı efendim" diyerek yaşama şansını kaybetmiştir.
 PASİNLER İLÇE ULAŞIM
 Pasinler, Erzurum'un doğusunda yer almaktadır. Erzurum - Pasinler karayolu mesafesi 37 kilometredir. Erzurum Ağrı trafik karayolu üzerinde bulunmaktadır. Pasinler - Kars 160 kilometre ve Pasinler - Ağrı 140 kilometredir. Erzurum Pasinler karayolu 3 şeritli duble yoldan oluşmaktadır. Karayolu ile ulaşım belediye otobüsleri, özel halk otobüs ve minibüsleri veya ticari taksilerle sağlanmaktadır. İlçe belediyesi tarafından yarım saatte bir otobüs seferi düzenlenmektedir. Erzurum havalimanı ile ilçe mesafesi 40 kilometredir.Pasinler demiryolu hattı ile önemli ölçüde yük ve yolcu taşımacılığıda yapılmaktadır. Devlet Demir Yollarının Doğu Ekspresi ile ulaşım sağlanmaktadır. Her gün Haydarpaşa'dan 09:00'da hareket eden Doğu Ekspresi, Pasinler üzerinden saat 22:15'de Kars'a varmaktadır. Kars'tan saat 23:55'te hareket eden Doğu Ekspresi ise Pasinler üzerinden saat 13:10 da Haydarpaşa garına varmaktadır. Doğu ekspresinde pulman, örtülü kuşetli, yataklı ve yemekli vagon tipleri bulunmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder